Musibetlerin ve kötülüklerin hikmeti ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz, evrendeki her varlığın genel ve özel ve görevleri ve bu görevlerin sonuçları bulunmaktadır. Bu sonuçların büyük çoğunluğu güzellik, iyilik ve merhamet barındırır. Ancak bazılarının yanlış kullanılmasıyla bazı kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.
Gelin sırayla musibetlerin ve kötülüklerin yaratılış hikmetlerine ve faydalarına bakalım
1.Musibetler ve kötülükler sayesinde kişi Allah’ı tanır.
Üstad Bediüzzaman’ın da ifadesiyle “Her şey zıddıyla bilinir.” Örneğin, ışığın varlığı karanlıkla, gündüzün varlığı geceyle ve sağlığın varlığı hastalıkla.
Eğer hiç hasta olmazsanız, sağlık kavramı sizin için var olur muydu? Tabii ki olmazdı. Dolayısıyla, sağlığı değerli kılan ve onu anlamlı hale getiren hastalıkların varlığıdır. Bizler, hastalıkla sağlığın kıymetini anlarız ve Allah’ın Şafi ismini idrak ederiz.
Aynı şekilde, açlık hissi olmadan yemeğin lezzeti nasıl olurdu? Bu gerçeği en iyi şekilde Ramazan ayında deneyimliyoruz. Tabi ki oruç tutuyorsanız 🙂 Açlık hissinin artmasıyla daha önce normal gördüğümüz yiyecekler, ne kadar da lezzetli hale geliyor. İşte açlık hissiyle birlikte nimetin değerini anlar ve Allah’ın Rezzak ismini tanırız.
Ölüm olmasaydı, hayatın bir değeri olur muydu? İnsanların yaşlanmasına rağmen hiç ölmediği bir dünya düşünelim. Nesiller önceki atalarınız hala hayatta, fakat hiçbir faaliyet yapma güçleri kalmamış, hastalıklarla mücadele ediyorlar ve siz bunları gördükçe kendi geleceğinizi düşünerek hayattan umutsuzlaşıyorsunuz. Ancak ölüm sayesinde, bahşedilen hayat nimetinin değerini anlıyoruz ve her anımızı en değerli şekilde yaşamaya çalışıyoruz. İşte burada da Allah’ın Muhyi (hayat veren ve dirilten) ve Mumit (ölümü yaratan ve canlılara ölümü tattıran) isimlerini görüyoruz.
2.Musibetlerin görünürde kötü fakat hakikatte birçok faydası vardır
Örneğin, ateş sayısız güzel sonuçlarla beraber gelir. Kış aylarında soğuktan korunmak için ateşin ısısından faydalanırız. Geceleyin karanlıkta yol alırken, ateşin ışığından yararlanırız. Yemek pişirmek, toprağı şekillendirmek veya camı işlemek gibi birçok alanda ateşi kullanırız. Ancak dikkatsiz ve tedbirsiz bir kişi elini alevlere sokar ve “ateşin yaratılışında rahmet yok” diye iddia ederse, ateşin birçok faydalı ve merhametli yönü bu kişinin iddiasını susturacaktır. Eğer bu kişinin yanlış kullanımı sonucu ortaya çıkan kötülüğü ortadan kaldırmak için ateşi tamamen yok edersek, ateşin birçok hayır getiren sonucunu da ortadan kaldırmış oluruz.Başka bir örnek verecek olursak yağmur yağdığında bazen insanlar şikayet edebilir ve yağmuru bir olumsuzluk olarak görebilir. Sel gibi bir felakete neden olabilmesine rağmen yağmurun hakikatte birçok güzel etkisi vardır. Yağmur bitkilerin büyümesi için hayati bir faktördür. Tarlalara ve bahçelere can verir, su kaynaklarını doldurur ve doğal yaşamı destekler. Yağmurun olmadığı bir dünyada bitkiler kurur, toprak verimsiz hale gelir ve hayvanlar için besin kaynağı azalır. Dolayısıyla yağmur, görünürde bazı zorluklar oluştursa da hakikatte yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan bir nimettir.
3.Musibetlere sabır kişiyi daha değerli hale getirir.
Musibetler dışarıdan zararlı ve kötü görünebilir, fakat aslında bizi daha iyi bir insan haline getirir ve değerimizi yükseltir. Bir odun parçasını düşünelim; hiçbir işlem görmediği zaman çok değerli değildir. Ancak o odunu kesip şekillendirir, bir sanat eserine dönüştürürseniz, değeri anında artar, değil mi? Ya da basit bir kumaş parçasını hayal edin. Usta bir terzi o kumaşı keser, diker, çeşitli işlemlerden geçirir ve sonunda harika bir elbise ortaya çıkarır. Bu süreç sonucunda kumaş parçasının değeri katlanır. İşte musibetler de aynı şekilde bizi daha değerli bir hale getiren, arıtıcı bir filtre görevi görür. Küçük zararlarına rağmen, aslında bizi sonsuz mutluluğa ulaştırma potansiyeline sahiptirler.Hayatta karşılaştığımız zorluklar, engeller ve acılar bizi sınamakta, karakterimizi şekillendirmekte ve potansiyelimizi ortaya çıkarmaktadır. İçinde bulunduğumuz musibetlerin bize sunduğu dersler sayesinde daha sabırlı, daha dayanıklı ve daha bilge birer insan oluruz. Aynı zamanda, mücadele etmek ve aşmak için gücümüzü keşfederiz.
4.Musibetler iyiyi kötüden ayırır.
İmtihan yeri olan bu dünyada, elmasın kömürden ayrılması veya hasın hamdan ayrılması için bir seçme veya eleme sistemi gereklidir. Bir öğrencinin okuldaki başarısı, karşılaştığı zorlu sınavlarda ortaya çıkar. Hiç sınav yapılmayan bir okulda bir öğrencinin başarısını ölçmek mümkün olmadığı gibi en zeki, en çalışkan bir öğrenci ile en tembel bir öğrenciyi ayırt etmek de mümkün olmayacaktır. Böyle bir okulda yıl sonunda tüm öğrencilere aynı notu verip mezun etmek ne kadar adaletli olur? Bu durumda adaletin gereği olarak her öğrencinin bir sınava tabi tutulması ve sınav sonuçlarına göre öğrencilerin değerlendirilmesi gerekir. İşte, insanın dünyadaki musibetlerle karşılaşması, onun karakterini ve seviyesini belirlemek için bir tür seçme veya eleme sürecidir. Bu süreçte, kişi musibetlere verdiği cevaplarla kendi durumunu ve seviyesini ortaya koyar. Birçok insan, musibetler sayesinde Cenab-ı Hakk’ın katında güzel bir konuma ve ebedi mutluluğa erişir. Dolayısıyla, musibetlerin görünüşteki küçük zararlarından dolayı onlardan mahrum bırakılırsa ebedi mutluluktaki lezzetler kadar, yani sayısız şer ortaya konmuş olur.Musibetlerin ötesinde, bir insanın bu zorluklara sabır göstererek cevap vermesi, onun değerini katlar ve diğerlerinden farklı ve özel bir hale getirir. Musibetler, dışarıdan kötü görünen yüzlerinin ötesinde, insanın karakterini güçlendirir, sabrını geliştirir ve olgunlaştırır. İnsanın bu süreçte gösterdiği direnç, onu diğerlerinden ayıran ve ona özel bir nitelik kazandıran bir gerçeklik boyutunu ortaya koyar. Allah’ın dünyadaki kötülüklere müdahale etmemesi, imtihan dünyasında bulunmamızdan kaynaklanır. Bu dünya, bize doğru ve yanlış yapma özgürlüğü verilen bir imtihan alanıdır. Eğer insanlar yanlış yaptıklarında engellenseydi, imtihanın anlamı ortadan kalkardı.
5.Gaflette olanların uyanmasına vesile olur.
Dünya zevkleri ve nimetleriyle sarhoş olan bir insan, yaratılış amacını ve görevini unutabilir. Ancak musibetler, bu sarhoşluğu sona erdirerek kişiyi uyandırma görevine sahiptir. Bir örnekle anlatmak gerekirse, bir iş seyahati için birkaç haftalığına Avrupa’ya gittiğinizi düşünelim. Fakat gidip gördüğünüz şehirleri gezmek, çeşitli restoranlarda yeni lezzetler denemek ve şehrin cazibesine kapılmak gibi şeyler, asıl amacınızı unutturabilir. Belki de bazı önemli toplantılara katılmadan veya gereken kişilerle görüşmeden günlerinizi geçirebilirsiniz. İşvereniniz, bu durumda sizi geri çağırarak, görevinizi yapmadığınız konusunda uyarır. Bu uyarıyla birlikte, hatanızı anlar ve vazifenize odaklanırsınız.İşte insanın yaratılış vazifesine uygun hareket etmemesi durumunda da musibetler benzer bir rol oynar. O anlarda insan, hayatın geçici zevklerine kapılarak asıl amacını unutmuş olabilir. Musibetler, kişiyi gaflet uykusundan uyandırır ve gerçek değerlere odaklanmasını sağlar. Bu uyarılar, kişinin yaratılış amacını hatırlamasına ve görevini yerine getirmesine yardımcı olur.
6.Musibet ülfeti kırar
Güneşli bir gün düşünün, gökyüzü berrak ve maviliklerle süslenmiş. Güneşin sıcak ışığı her yeri aydınlatıyor. Bu güneşli gün, içimizdeki bir sevinci uyandırır, ruhumuzu coşturur. Ancak düşünelim, her gün güneşli olsaydı ve hiç yağmur yağmasaydı ne olurdu? Yağmurun yokluğunda bitkiler nasıl büyürdü? Toprak ne kadar susuz ve çorak olurdu? İşte yağmurun varlığı, susuz ve kuru toprakları yeşerttiği gibi güneşli günlerin de kıymetinin anlaşılmasını sağlar..Başka bir örnek verecek olursak, en sevdiğiniz yemeği hayal edin. Diyelim ki döneri çok seviyorsunuz. Fakat her gün aynı yemeği yerseniz, bir süre sonra o lezzet size eskisi kadar tat vermez değil mi? İşte aynı şekilde, hayatta sahip olduğumuz nimetlerin değerini bazen fark etmeyebiliriz. Ancak o nimet elimizden gittiğinde veya o nimete sahip olmayan insanları görüp durumlarını gözlemlediğimizde, o nimetin gerçek kıymetini anlayabiliriz. Örneğin, iki elimizin kıymetini bir eli olmayan birini gördüğümüzde daha iyi anlarız veya yürüyebilmenin kıymetini tekerlekli sandalyede olan birini görünce daha iyi idrak ederiz.
İşte Allah, bazen bizim sıradanlaşan bakış açımızı engellemek amacıyla musibetleri vesile kılar ve sahip olduklarımızın gerçek kıymetini anlamamızı sağlar. Çünkü insan doğası gereği, zamanla rutinleşebilir ve sahip olduğu nimetlere karşı duyarsızlaşabilir. Ancak musibetler, bu duyarsızlık hâlini bozar ve bizi nimetlerimizin değerini fark etmeye yönlendirir.