Kuran-ı Kerim Değişmiş Olamaz mı? – Mesken
Ara
Close this search box.

Kuran-ı Kerim Değişmiş Olamaz mı?

Kur’ân-ı Kerim’in değişmediğinin bir çok delili olmakla birlikte biz burada 7 tanesinden bahsedeceğiz.

1.Delilsiz davaya bakılmaz

Kur’ân’ın değiştirildiğini iddia edenlerin bununla ilgili herhangi bir delili bulunmamaktadır. Bu iddiaya takılan insanların neden böyle düşündüğü sorusu ortaya çıkmaktadır. Aslında bu sorunun kökeninde şeytandan gelen bir vesvese yatmaktadır. Normalde, bu konu İslam’a saldıran kişilerin pek kullanmadığı bir argümandır çünkü Kur’ân’ın değiştirilmediği konusu, müslüman olan ya da olmayan herkes için aynıdır. Bu genellikle Müslümanlara yönelik bir vesveseden kaynaklanmaktadır.

Burada önemli bir nokta, vesveseli insanların imkan-ı zati ile imkan-ı zihniyi birbirine karıştırmasıdır. Yani bir şeyin zatında mümkün olması, onun zihnen ve ilmen de mümkün olduğunu düşünmelerine sebep olur. Örnek olarak, size bugün Güneş’in batmayacağını söylesem, bu sizde paniğe sebep olmaz ve bu iddiaya inanmazsınız. Çünkü kanıt veya dayanak bulunmamaktadır. “Kur’ân değiştirildi mi? Ya değiştirildiyse?” şeklindeki iddialar da aynı şekilde sadece sözden ibarettir. Yani bu iddialar, dayanaksız ve delilsiz bir söylemden ibarettir. Dolayısıyla, bu iddiaların önemi yoktur.

2.Kur’an’ın günümüze gelişi

Kur’ân-ı Kerim hem hafızalarda ezberlenen, hem namazlarda sesli olarak her gün tekrar edilen, hem de dua niyetiyle sürekli okunan bir kitaptır. Bu İslam’ın geldiği ilk dönemden itibaren böyleydi. Peki bu özellik bize ne gösteriyor? Bu özellikleriyle de aslında Kur’ân’ın tam bir korumayla günümüze kadar geldiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz ve bunların üstüne Kur’ân-ı Kerim 42 tane vahiy katibi tarafından ayetler indikçe bez, deri parçaları, taş, tuğla ve kürek kemikleri gibi maddelerin üzerine yazılmıştır ve asırlar boyunca da her dönemde binlerce hafızın sürekli ezberlediği bir kitaptır. Sahabe efendilerimiz Kur’ân’ı ezberlemekle ve yazmakla kalmamış, aynı zamanda hayatlarına da geçirerek aslında Kur’ân’ı yine bizlere aktarmışlardır.

Bir de Kur’ân-ı Kerim’in her bir harfinde 10 ve bazı gecelerde binler sevap bulunduğu için bu fırsatlar Kur’ân’ın tekrar tekrar okunmasını sağlamış ve ayetlerin muhafazasını da kolaylaştırmıştır. Kur’ân’ın bir arada toplanması meselesine gelirsek de bu işlem üç aşamada gerçekleşir: Kur’ân-ı Kerim Peygamberimiz(asm) zamanında yazılıp, Hz. Ebû Bekir(ra) zamanında bir araya toplandı ve Hz. Osman(ra) zamanında da kitap haline getirilerek çoğaltıldı. Burada şu soru akla gelebilir: Neden Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz(asm) zamanında kitap haline getirilmedi? Çünkü Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem vefat edene kadar yani 23 yıl boyunca vahiy sürekli gelmeye devam ettiği için, doğal olarak da kitap haline getirilmemiştir.

Peygamberimiz(asm) vefat ettikten sonra da ona canını ve malını feda edebilen sahabelerin elinde, Kur’ân’ın son hali zaten vardı ve binlerce de hafız vardı. Asr-ı Saâdet’ten günümüze kadar hafızlık geleneği artarak devam etti. Günümüzde bile 100 binlerce hafız, bu vazifeyi Dünya’nın birçok yerinde yapıyor.

Ayrıca 1400 yılı aşkın süredir devam eden bir gelenek var: Mukabele. Hani özellikle Ramazan’larda yaptığımız karşılıklı Kur’ân okuma ibadeti. Bu ibadetin kökeni Asr-ı Saâdet’e kadar dayanır. Hz. Cebrâil aleyhisselâm, her Ramazan ayında Efendimiz(asm) ‘in yanına gelir ve Kur’ân-ı Kerim’in o ana kadar nazil olan ayetlerini baştan sona karşılıklı mukabele tarzında okurlardı.

Peygamber Efendimiz(asm) vefat edeceği yılın Ramazan ayında ise Hz. Cebrâil aleyhisselâm, 2 defa gelip Kur’ân-ı Kerim’i baştan sona 2 defa mukabele tarzında karşılıklı okudular. Hakîm olan Allah, Efendimiz(asm)’in gidişine yakın Kur’ân’ın sıhhatini bir bakıma 2 kat pekiştirdi.

Aslında bu mukabele geleneğiyle beraber de, Kur’ân’ın sürekli hafızalarda sağlam kalmaya devam ettiğini görüyoruz. Hayatlarını Kur’ân’a ve Peygamberimiz(asm)’in sünnetini anbean gözlemlemeye adamış sahabeler, elbette Kur’ân’daki en ufak bir değişiklik anında hayatlarını feda edercesine mücadele edeceklerdi ve susmayacaklardı. Hem hadislerin günümüze gelmesi dahi son derece titizlikle sağlanmışken ve sahih hadisler özel bir çaba ile korunmuşken, elbette hayatlarının en önemli meselesi olan Kur’ân’ın her harfi korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

3.Kur’an-ı Kerim’lerin aynı olması

Dünya’nın en çok okunan kitabı nedir? Kur’ân-ı Kerim ve Kur’ân’ın Dünya üzerinde sayısız nüshası vardır ve bu nüshalara baktığımızda hepsinin aynı olduğunu görürüz. Endonezya’da bir camiye gitseniz veya Hollanda’da bir camiye gitseniz, elinize Kur’ân-ı Kerim’i aldığınızda aynı olduğunu göreceksiniz. Yani bu ihtilaflı, ümmeti ikiye bölmüş bir tartışma değildir. Yani böyle bir tartışma ortada bile yok. Farz-ı muhal bir değişiklik olsaydı, bir ağacın dalları gibi dallana budaklana günümüzde binlerce farklı içeriğe sahip Kur’ân’lar olurdu.

Kelamın sahibinin vadettiği gibi Kur’ân korunacaktı. “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” Böyle bir değişikliğe teşebbüs dahi edilse elbette Müslümanlar ortalığı ayağa kaldıracak ve bu olay illaki duyulacaktı. Bakın şimdi çok ince bir manaya değineceğim. Müslümanların en günahkârı bile Kur’ân-ı Kerim’i kimseye abdestsiz bile dokundurmazken onun bir harfinin değiştirilmesine nasıl göz yumulsun, nasıl buna kayıtsız kalınabilsin? Özellikle de asırlardır gelmiş ve geçmiş olan ve her dönemde bulunan fedakar İslam büyükleri buna hiç sessiz kalır mıydı?

4.Kur’an’da nefse ağır gelen emirler

Tercüme üstüne tercüme olan İncil’in birçok farklı nüshası var. Bu konu Hristiyanlar tarafından da aslında bilinen bir mesele. Tahrif edile edile kısmen de olsa nefislerin hoşuna gidilecek bir din haline getirilmiştir. Hani günah çıkartma meselesi gibi. Ancak Kur’ân’a baktığımızda durum hiç de öyle değil. Nefsin hoşuna gitmeyen; her gün namaz kılmak, oruçla beraber aç susuz kalmak, zekat vermek gibi yoğun ibadetler Kur’ân’da vardır. Yani eğer ki Kur’ân’a saldırı olup değiştirilmiş olsaydı, her halde ilk önce bu nefse ağır gelen ibadetler ortadan kaldırılmış olurdu.

5.Tarihsel araştırmalar

Günümüzde yapılan araştırmalarla, eski tarihlerden kalma Kur’ân nüshaları incelendiğinde, günümüzdeki Kur’ân’la tamamen aynı olduğunu görüyoruz ve ayrıca Karbon-14 testinin varlığıyla yapılan testlerle de Kur’ân’ın değiştirilmediğini yine görmüş oluyoruz. Hz. Osman(ra) tarafından değişik vilayet merkezlerine gönderilen nüshalar, asırların geçmesiyle kaybolmuştu. Günümüzde halen onlardan bir tanesi İstanbul Topkapı Müzesi’nde bulunuyor. Ayrıca son dönemde İngiltere’de Birmingham Üniversitesi’nde bir Kur’ân bulundu ve yapılan Karbon-14 testiyle de Kur’ân’ın en az 1370 yıllık olduğu söyleniyor. Bu sayfalarda herkesin görmesi için dijital ortama aktarmışlar. Bu nüshalar, günümüzdeki Kur’ân-ı Kerim’le harfi harfine uyum içindedir. Yani yapılan tüm araştırmalar, eski nüshaların incelenmeleri ve Karbon-14 testiyle yapılan testlerle de Kur’ân’ın hep aynı olduğunu görebiliyoruz.

6.Kur’an’daki hassas denge

Kur’ân’ın içerisindeki tekrarlı kelimelerin sayılarında inanılmaz bir uyum vardır. Mesela يَوْمْ Yani ‘Gün’ kelimesi 365 defa geçerken, ‘Ay’ kelimesi 12 defa geçer. ‘Ceza’ kelimesi 117 iken, ‘Mağfiret’ kelimesi tam 2 katı olan 234 defa geçer. Veya ‘Kadın’ ve ‘Erkek’ kelimeleri 23’er defa, ‘Dünya’ ile ‘Ahiret’ kelimeleri 115’er defa,

‘Şeytan’ ile ‘Melek’ kelimeleri 88’er defa geçer. ‘Cennet’ ve ‘Cehennem’ ise 77’şer defa tekrarlanmıştır. Daha bunun gibi çok fazla örnek sayabiliriz. Bunun gibi tekrarat ile sayıların aynı olması ve kelimelerin bile inanılmaz bir hassas denge içerisinde olması, aslında bize şunu gösteriyor: Kelimelerde en ufak bir değişiklik olsaydı bu denge bozulacaktı.

Bunca denge ve ahenk Kur’ân’ın değişikliğe uğramadığı ispatımıza aslında kuvvet veriyor.

7.Son kitap Kur’an

Allah insanlara emirleri ve bilgileri gönderdiği peygamberler aracılığıyla bildirir. Dinlerde tahrif olması durumunda da yeni bir peygamber ve kitap göndererek insanları tekrar gerçeğe yönlendirir. Hz. Mûsâ(as) aleyhisselâm’a Tevrat indirildi. Tahrif edilince de Hz. Davûd aleyhisselâm’a Zebûr geldi. O da tahrif edilince Hz. Îsâ aleyhisselâm’a İncil indirildi ve son olarak da onun da tahrif edilmesiyle beraber Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’a Kur’ân indirildi. Şimdi “Kur’ân değiştirildi.” diyen kişiye soruyoruz: Kur’ân değiştirildiyse hâşâ yerine hangi kitap geldi?  Hz. Muhammed(asm) yerine hâşâ hangi peygamber gönderildi? Bu hikmet penceresinden bakınca dahi bu sorunun mantıksızlığını yine görmüş oluyoruz. Zaten elbette İslam hem son dindir hem evrenseldir. Madem evrenseldir, öyleyse her döneme, her zamana, her insana tüm ayetleriyle beraber hitap edecektir. Öyleyse tek bir ayet bile değiştirilmeden günümüze kadar gelmiştir.

Tüm bu delillerin ışığında Kur’an-ı Kerim’in değiştirildiğine dair hiç bir delil bulunmazken, değiştirilmediğini ve günümüze kadar aynı şekilde geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Tıkla Gönder
1
💬 Bilgi almak istiyorum..
Scan the code
Merhaba https://meskenakademi.com/kuran-i-kerim-degismis-olamaz-mi sitesinden geliyorum. Bilgi almak istiyorum.