“İnsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar.” ifadesini yorumlar mısınız? – Mesken
Ara
Close this search box.

“İnsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar.” ifadesini yorumlar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“İnsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar.”

“Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!”(1)

Ebedî olarak nikâhın haram olduğu kişiler, hemşire sınıfındandır. Ebedî olarak nikâhın haram olmasının temel rüknü ise; birinci derece hısım ve akrabalıktır. İnsan fıtraten ebedî haram olan akrabalarına karşı şehvetle bakamaz. Bir kişi halasının ya da teyzesinin yüzüne baktığı zaman, onda anne ve babalık manası akla gelir, onlara karşı ulvî bir muhabbet ve hürmet meydana çıkar. Bu ulvî muhabbet ve hürmet, asla süfli duygulara geçit vermez.

İnsanın mahremi olanların yüzüne bakmasında bir mahsur yoktur. Lakin mahremi de olsa, ulvî muhabbet ve hürmeti zedeleyecek, süfli hisleri tahrik edecek şekilde açılmaları caiz değildir. Fitneye sebep olacak tutum ve davranışlardan son derece kaçınılmalı, her zaman ihtiyatlı olunmalıdır. Aksi halde telafisi mümkün olmayan vahim ve çirkin durumlarla karşı karşıya kalınır. Nitekim bazı akrabalar arasında birçok nahoş durumların ve düşmanlıkların meydana geldiğine şahit olmaktayız.

Birlikte oturduğumuz kişiler mahrem sayılmadığı ve nikâhları birbirine düştüğü için, mahremiyet sınırları aşılmamalı, oturmamıza, kalkmamıza, tutum ve davranışlarımıza dikkat edilmelidir. Bir âyette mealen şöyle buyrulur: “(Resulüm) mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını da korusunlar. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını da muhafaza etsinler. Görünmesi zarurî olan, kısımlar müstesna olmak üzere ziynetlerini açığa vurmasınlar.” (Nur Suresi, 24/30-31)

Habib-i Kibriya Efendimiz birbirine namahrem olan erkekle kadının yanında, emniyeti sağlayacak üçüncü bir kişi bulunmadan yalnız başlarına kalmalarını şu ifadesiyle şiddetle yasaklamıştır:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse mahremi olmayan yabancı bir kadınla bir arada bulunmasın, zira üçüncüleri şeytandır.” (Buharı, Nikâh: 111)

Muttaki insanlar, kendilerini muhafaza edebilirler; ama imanı sağlam olmayan veya fıtratı tefessüh etmiş insanların bunu yapması çok zordur.

Aile ve akraba içi faciaların olmaması için, tesettüre azami riayet edilmelidir.

(1) bk. Lem’alar, Yirmi Dördüncü Lem’a.

Selam ve dua ile…

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Tıkla Gönder
1
💬 Bilgi almak istiyorum..
Scan the code
Merhaba https://meskenakademi.com/insan-hemsire-misilli-mahremlerine-karsi-fitraten-sehvani-his-tasiyamiyor-cunku-mahremlerin-simalari-karabet-ve-mahremiyet-cihetindeki-sefkat-ve-muhabbet-i-mesruayi-ihsas-ettigi-cihetle-nefsi-s sitesinden geliyorum. Bilgi almak istiyorum.