Cevap
Değerli Kardeşimiz;
“Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm, münacatında, istirahat-i nefis için dua etmemiş. Belki zikr-i lisani ve tefekkür-ü kalbîye mâni olduğu zaman, ubudiyet için şifa talep eylemiş. Biz, o münacatla birinci maksadımız, günahlardan gelen manevi, ruhî yaralarımızın şifasını niyet etmeliyiz. Maddi hastalıklar için, ubudiyete mâni olduğu zaman iltica edebiliriz. Fakat muterizane, müştekiyane bir surette değil, belki mütezellilane ve istimdatkârane iltica edilmeli.”
“Madem onun rububiyetine razıyız; o rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lazım. Kaza ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda ah, of edip şekva etmek, bir nevi kaderi tenkittir, rahimiyetini ithamdır. Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar. Rahmeti itham eden, rahmetten mahrum kalır. Kırılmış elle intikam almak için o eli istimal etmek nasıl kırılmasını tezyid ediyor; öyle de musibete giriftar olan adam, itirazkârane şekva ve merakla onu karşılamak, musibeti ikileştiriyor.” (Lem’alar, İkinci Lem’a)
İnsan başına gelen bela ve musibetten kurtulmak için dua ederken şikâyet ve itiraz tarzında değil, acizliğini ve fakirliğini idrak ve ilan ederek mahcup ve pişman bir şekilde Allah’a yalvarmalıdır. İtiraz ve isyan eder gibi “Ah, of!..” tarzı serzenişler kulluğa münafidir.
İnsan Allah’a dua ederken tam bir acziyet ve tam bir fakr hâli ile dua etmeli, itirazı işmam edecek söz ve davranışlardan uzak durmalıdır. İnsan arzu ve isteklerini, dert ve sıkıntılarını mahviyet ve zillet içinde, sessiz bir şekilde, haddi aşmadan, bağırmadan edepli bir şekilde huşu ile mahcubiyet içerisinde Rabbine arz etmeli, onun rahmetini ve inayetini istemelidir.
Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur:
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez.” (A’raf, 7/55)
Selam ve dua ile…